Yaya Derneği Kuruluş Bildirisi

  •   
  •  A 
  •   

Yürümek, insan hareketliliğinin en temel biçimidir. Tüm ulaşım araçları hareket etmemize yardımcı olan ikincil unsurlardır. Ancak günümüz kentleri, en doğal hareket şeklimiz olan yürümeye göre değil; motorlu taşıtların en hızlı şekilde hareket etmesi ilkesine göre düzenlenir hale gelmiştir. Açıktır ki insanların rahatlıkla yürüyemediği kentler, binaların öylesine bir araya toplandığı cansız beton yığınlarından başka bir şey değildir.

Bu nedenle Bizler, Yaya Derneği kurucuları olarak, yaya öncelikli kent tasarımı talep ederken, bir lüks ya da ikincil bir hak talebinde bulunmuyoruz. Kent içindeki her kadının, erkeğin, yaşlının, engellinin, çocuğun ve bebeğin, hastanın, ağır yük taşımak zorunda olanların, kenti bizimle paylaşan hayvan dostlarımızın kentte bağımsız hareket edebileceği sokaklar, caddeler, meydanlar ve parklar istiyoruz. Daha açık söylersek bizler, kamusal mekânlarımızın yaya öncelikli ve evrensel tasarım ilkelerine uygun olarak düzenlenmesini en temel kent hakkı olarak görüyoruz.

Sermaye ile yakın ilişkiler içerisindeki yerel veya merkezi otoriteler son yüz elli yıldır kentlerimizi yaşanmaz hale getiriyor. Yoğun trafik, gürültü ve çevre kirliliği ile boğuşan kentlerde yaşamak her geçen gün daha zorlaşıyor. Ayrıcalıklı kesimlere kentten kaçma temalı yalancı cennetler sunulsa da kentlerimiz her geçen gün daha kalabalıklaşıyor. Gün geçtikçe pahalılaşan, yetersiz kalan veya tahrip edilen toplu ulaşım nedeniyle milyonlarca insan, zorunlu olarak yaya haline geliyor ve milyonlarca yaya, motorlu araçların en hızlı hareketine göre kurgulanmış kentlerde her türlü güvenlikten ve konfordan uzak yürümek zorunda kalıyor. Bizler, bugün çözümsüz görünen bir dolu kent sorununa en mantıklı çözümün yaya öncelikli kent tasarımı olduğuna inanıyoruz. Unutmayalım yayanın karbon ayak izi sıfıra yakındır.

Kent içinde yürümek toplumsal ve kültürel hayatın vazgeçilmez unsurudur. Otomobille içinden hızla geçtiğiniz kentleri asla tanıyamazsınız. Ancak bir kentin bulvarlarında, sokaklarında, meydanlarında, parklarında, çarşılarında rahatlıkla ve kesintisiz yürüyebiliyorsanız bir kenti gerçekten deneyimleyebilirsiniz. Kamusal mekânların başta çocuklar, kadınlar ve tüm dezavantajlı grupların bağımsız, rahat ve güvenli kesintisiz hareket etmelerine uygun hale getirilmesini talep ediyoruz.

Kent içi kamusal alanlar; sokaklar, caddeler, parklar, meydanlar, binalar ve toplu taşım sistemleri, bir arada var olmanın demokrasinin ve dayanışmanın somutlaştığı alanlardır. O nedenle bu alanlar, yaşına, cinsel eğilimine, gelir durumuna, etnik kökenine ve diline bakılmaksızın herkesin eşit kullanımına açık olmalıdır. Kentsel mekânlar özel mülkiyetin ve otoritenin insanları ezen tahakkümüne terk edilemez. Bizler, kentte özgürce yürümenin aynı zamanda kültürel, sosyal ve siyasal bir hak olduğuna inanıyoruz.

Kentlerimizin sorunları, tek başına uzmanların, merkezi ya da yerel yönetimlerin çözemeyeceği kadar karmaşıklaşıyor. İyi niyetle girişilen çabaların bile yeni sorunlar ve mağduriyetler yarattığına sık sık tanık oluyoruz. Daha yürünebilir kentlere ulaşabilmemiz için çok geniş kesimlerin dikkatinin, enerjisinin, itiraz ve mücadele arzusunun bu konuya yoğunlaşması gerekiyor. Bu yüzden, tüm yurttaşların gündelik hayatlarının tümünde ya da bir kısmında yaya olduğu bilinciyle hepinizi derneğimize üye olmaya, katkı koymaya ve dayanışma içerisinde olmaya çağırıyoruz.

Haydi, daha yaşanabilir kentler için birlikte yürüyelim.